İdari yargıda kanun yoluna başvuruda esas alınacak parasal sınırın -karar tarihine göre- belirlenmesini düzenleyen kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu hk. (6.3.2025)
İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınacak parasal sınırın karar tarihine göre belirlenmesini öngören hüküm Anayasa'ya aykırı bulunmuştur.
İdari yargıda istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınacak parasal sınırın karar tarihine göre belirlenmesini öngören hüküm Anayasa'ya aykırı bulunmuştur. Kararın ilgili kısımlarını değerlendirmenize sunmak isterim. Kalın puntoyla belirtilen ibareleri dikkat çekmek amacıyla vurguladım.
(AYM, E.2025/39, K.2025/35, 11/02/2025) R.G.Tarih-Sayı : 6/3/2025-32833
İTİRAZIN KONUSU: 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun’un 54. maddesiyle değiştirilen ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır.” bölümünün Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
7. 2577 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında konusu otuz bir bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararların kesin olduğu ve bunlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı hüküm altına alınmıştır.
8. İstinaf mercii tarafından verilen kararlardan temyiz incelemesine tabi olanlar ise söz konusu Kanun’un 46. maddesinde sayma yoluyla belirlenmiş olup anılan maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde, konusu dokuz yüz yirmi bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalarda verilen bölge idaresi mahkemesi kararlarına karşı temyiz kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmiş; (c) bendinde de konusu iki yüz yetmiş bin Türk lirasını aşıp dokuz yüz yirmi bin Türk lirasını aşmayan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan ve istinaf kanun yolu incelemesinde kaldırma kararı üzerine yeniden karar verilen davalara karşı da temyiz kanun yoluna başvurulabileceği ifade edilmiştir.
9. Kanun’un ek 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında bu Kanun’da öngörülen parasal sınırların her yıl, bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında, takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılmak suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda Kanun’un 45. ve 46. maddelerinde belirtilen parasal sınırlar her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranına göre güncellenmektedir.
10. Ek 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde ise 45. ve 46. maddeler uyarınca istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde ilk derece mahkemesince veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınırın esas alınacağı hüküm altına alınmıştır. İtiraz konusu kural anılan cümlede yer alan “…ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği…” ibaresidir. Kural gereğince konusu, ilk derece mahkemesince ve bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihte geçerli olan parasal sınırın altında kalan davalarda istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.
11. Başvuru kararında özetle; davayı açarken ya da davayı ıslah ederken davacının sonraki yıllarda belirlenecek yeniden değerleme oranını bilmesinin ve bu kapsamda kararın verildiği tarihteki parasal sınırı öngörmesinin mümkün olmadığı, dava tarihi veya ıslah tarihi itibarıyla istinafa veya temyize tabi olan bir davada verilen karara karşı -özellikle enflasyon oranının yüksek olduğu dönemlerde- yargılama sürecinin uzaması durumunda istinafa veya temyize başvurulamayabileceği, aynı tarihte açılan ve benzer nitelikli davaların kural nedeniyle farklı aşamalarda kesinleşebileceği, bu durumun belirlilik ve hukuki öngörülebilirlik ile adil yargılanma ilkelerini ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
13. Anayasa Mahkemesi 4/12/2024 tarihli ve E.2023/182, K.2024/203 sayılı kararıyla(bu kararın incelemesi için tıklayınız) dava konusunun değer ve miktar itibarıyla hükmün verildiği tarihte geçerli olan parasal tutarların altında kalması hâlinde 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararına karşı istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulamayacağını öngören “...341 inci, 362 nci...” ibaresini iptal etmiştir.
15. Bu bağlamda kararda, hükmün verildiği tarihte geçerli olan parasal tutarın güncellenmesinde dikkate alınan yeniden değerleme oranının 213 sayılı Kanun’un mükerrer 298/A maddesi gereğince belirlendiği ve bu oranın Hazine ve Maliye Bakanlığınca ilan edildiği de gözetildiğinde anılan tarih itibarıyla mahkeme kararına karşı kanun yoluna başvurulup başvurulamayacağı hususunun herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak belirlenebildiği, dolayısıyla söz konusu ibarenin belirlilik ve hukuki öngörülebilirlik ilkelerine aykırı bir yönü bulunmadığı ifade edilmiştir (AYM, E.2023/182, K.2024/203, 4/12/2024, § 46).
16. Anılan kararda ibarenin Anayasa’nın 141. maddesi kapsamında yargılamanın en az maliyetle ve en kısa zamanda sonuçlandırılması yönündeki meşru amacının bulunduğu ve bu amacı gerçekleştirmek için elverişli ve gerekli olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte kişilerin dava konusunu oluşturan alacak ya da malın değerine göre -kanun yollarına başvurmada o tarihte geçerli olan parasal değerleri (kesinlik sınırı) de dikkate alarak- dava/karşı dava açabilecekleri ya da ıslah talebinde bulunabilecekleri, kanun yoluna başvuruya esas parasal sınırın her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellendiği ve ibareyle kanun yoluna başvuru açısından hükmün verildiği tarihte geçerli olan parasal tutarın esas alınmasının öngörüldüğü dikkate alındığında enflasyon nedeniyle ekonomik önemini yitiren dava konusu mal ya da alacağın değerinin de enflasyonun olumsuz etkisinden korunması gerektiği vurgulanmıştır (AYM, E.2023/182, K.2024/203, 4/12/2024, §§ 49-53).
17. Nihai olarak kararda, ibare gereğince kanun yoluna başvuru açısından geçerli parasal değer (kesinlik sınırı) güncellenirken dava konusu mal ya da alacağın değerinin güncellenmemesi nedeniyle enflasyondan dolayı oluşan külfetin tamamının davanın taraflarına yüklendiği, bu yönüyle ibare kapsamında aleyhine karar verilen tarafın kanun yoluna başvuramaması nedeniyle katlanacağı külfet ile anılan meşru amacın gerçekleştirilmesi yoluyla elde edilecek kamusal yarar arasındaki dengenin bu kişiler aleyhine bozulduğu belirtilerek ibareyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın orantısız ve ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır (AYM, E.2023/182, K.2024/203, 4/12/2024, § 55).
18. İtiraz konusu kuralla, konusu ilk derece mahkemesince veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihte geçerli olan parasal değerin altında kalan idari davalarda bu mahkemelerce verilen karara karşı istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı öngörülmektedir. Kural gereğince istinaf veya temyiz kanun yoluna başvuru açısından geçerli olan parasal sınır enflasyona göre güncellenirken dava konusu değer enflasyonun etkilerinden arındırılmamaktadır. Bu yönden idari işlem veya eylemin gerçekleştiği, idareye başvurulduğu ya da davanın açıldığı tarihte geçerli olan parasal sınırlara göre istinafa veya temyiz kanun yoluna başvurulabilecek bir karara karşı kural nedeniyle özellikle yargılamaların uzun sürdüğü durumlarda -ilk derece mahkemesinin veya bölge idare mahkemesinin karar verdiği tarihte geçerli olan parasal tutarlara göre- istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulması imkânı ortadan kalkabilecektir.
19. Bu itibarla kural yönünden Anayasa Mahkemesinin anılan 4/12/2024 tarihli ve E.2023/182, K.2024/203 sayılı kararından ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
20. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.